Today is

Monday, December 20, 2010

Uno portforre film uberotuaoo… At nallınırken kurbağa bacağını uuzaatmaaz.

Onuncu sınıfta tanıyabildim seni: denk geldiğim nadir Fenerlilerden biri oldun. Bir seneyi baştanbaşa zevkli (ve çekilebilir) hale getiren muhteşem üçlüyü kurduk, beraber devirdik koca yılı. Beden derslerinde tandem savunma anlayışının harika örneklerinden birini verdik , beraber tezahürat yaptık Birol hocalara… O günler kadar güzel günler geçirsek hep keşke!

Utku alhan

Ferit Yağız Aktan Kimdir?

Şu okulda sarı diye bağırdığımda ardından laciverti tereddüt etmeksizin yapıştıracağına inandığım kısıtlı sayıdaki delikanlı kardeşlerimden birisidir Ferit Yağız Aktan. Bir rivayete göre de Türk Dil Kurumu, delikanlılık, efendilik, dürüstlük sözcüklerinin karşısına bkz.Ferit Yağız Aktan yazmayı yaklaşık on sekiz yıldır her kurul toplantısında gündemine taşımaktadır.

Murat sümer

Mini Futbol kulübüne ara sezon transfer döneminde kattığımız en iyi oyunculardan biriydin. Senin de gelmenle efsane 4’lüyü kurduk. Bir de Fenerli olmasan tam olurdu. Yine de bugüne kadar tanıdığım en düzgün adamlardan birisin. Sana hayatta başarılar dilerim…

Kerem uzun

-Ağır taş batman döver-

Kütüphanede yaptığımız sohbetler, orayı kahveye çevirmemiz herhalde bu okulda yaptığım en eğlenceli şeylerden biriydi. Can sıkıntısını unutmak için gidip eline bir gazete alırsın köşedeki 6 sandalyeli çift masaya kurulursun ve insanlar etrafına toplanmaya başlar. Daha sonra spor, siyaset, magazin tartıştıkça bitmez. Şu okul bir daha başlasa yapmaktan emin olacağım şey Yağız ile kütüphane’de (bazıları kitaplıkta der) karşılıklı gazete okumak. Son olarak olduğun gibi davrandığın için kendin gibi olduğun için sana teşekkür ediyorum.

Alper süzer

Prepte bizim odaya geldiğinde, tanıştığım genel insan profilinin aksine daha ağırbaşlı ve efendiydin. Yıllar sonra bu özelliğinin hiç değişmemesine ek olarak, üstüne bir de mizahi bir bakış açısı eklendi. Her ne kadar kağıt üstünde ikimizin çok iyi anlaşması gerekse de bu bir ütopyadan öte gidemedi. Seninle aynı ortamda olduğumuzda nedense sebebi tam olarak belli olmayan komik bir gerginlik ortaya çıkıyordu, ve çevredeki duyarlı vatandaşlar tarafından (ki bu vatandaşlar her zaman aynı kişiler oluyordu ne tesadüfse) zamanında önlem alınmazsa bu gerginlik kavgaya bile dönüşebiliyordu. Seninle kavga etmediğimiz yer kalmadı desem yeridir: Ranzanın üstü, altı, koridorlardaki merdivenler, arabanın arka koltuğu, futbol hatta beyzbol stadyumu bile oldu gerektiği zaman mekan. Tek ortak paydada buluştuğumuz nokta, 9. sınıfta Mustafa'nın ve bazen Fikret'in tepkilerine karşı kararlılıkla 11 sonrası geleneksel akşam sohbetlerini savunmamızdı. Ne garip günlerdi...

30 sene sonra Yağız diyince aklına ne geliyor deseler şunları sıralarım: Kalorifer demiri, her kavgadan önce izin isteyip özenle bir kenara koymak suretiyle kavganın ciddiyetini dağıtmayı başardığın gözlüğün ve en önemlisi 2 senedir GPS özelliğini incelememe bir türlü izin vermediğin Nokia N95 telefonun gelir aklıma herhalde. Belki ondan sonra da, “Bir daha öküz sesi çıkarırsan döverim.”, “Bak seninle tüm ilişkimi keserim.” ya da “Bak sana write-up yazmam.” gibi örnekleri olan, her nedense korkutucu olmaktan çok gülünç olan tehditlerin.

Belki durup geriye döndüğümüzde sorulabilir “Acaba aramızda daha ciddi ve mesafeli bir arkadaşlık ortamı olsaydı daha mı iyi olurdu?” diye. Ama bir de şöyle düşünelim, acaba hep birbirimize karşı çok ciddi olsaydık daha mı fazla olurdu uzun süre hatırlanacak, hatırlanınca da katıla katıla gülünecek bu komik anılar? Daha mı uzun arkadaş kalırdık? Daha mı olgunlaşırdık bu çocuklukları yaşamadan? Hiç sanmıyorum. O yüzden bırakalım sorgulamayı, varsın böyle olsun, hayatı her zaman ciddi mi yaşayacağız arkadaş!

Arıncan ülkü

İyi niyet ve ahlak timsali dostum yağız. Senin kadar temiz bir insan zor bulunur, iyi niyetine sonsuz güvencim var. Yardımlarını asla unutmayacağım ve kütüphanede gazete okurken yapılan futbol muhabbetlerimizi. Ünide İstanbul da kalırsan sık sık görüşürz seneye, umarım her şey gönlünce olur.

Berat Oğuz

Değerli Kardeşim;

Çok mülayim bir insansın. Tanışıklığımızın ilk zamanlarında biraz gergin tutumlarımız olsa da sonraları benim için iyi bir arkadaş oldun. Kütüphanedeki gazete köşesinde senle maç sonraları çok konuşmalar yaptık. Gerek pozisyonları analiz ettik gerekse isim isim oyuncuların perfonmansı üzerinde durduk. Okulda güzel günlerimiz geçti. Lise yıllarıma dair hatırımda kalacak insanlardan birisi olacaksın. Yolun açık olsun kardeşim. Allah'a emanet ol.

Berat Cesur

Simavlı dediler. Simav mı dedim orası da neresi. Duymadığım bir memleket, ordan geln bir çocuk. Haydi hayırlısı

İlk bir iki sene tek ortak yanımızdı Fenerbahçeli olmak. Sonra sonra başladı dostluğumuz odadaşlığımız. İyi ki başladı o hararetli siyasi tartışmalarımız, kimi zaman birbirimize bağırarak bitirdiğimiz ideoloji catışmalarımız, dertlerimizi paylaşmalarımız ve dostluğumuzu baki kılan nice anılarımız...

Çocuk geldi de "Simav"dan, zaman geçti aradan, terledi bıyıklarımız, ve bu sırada kaybetmeye tahammül edemeyeceğim bir dost kazandım. Şimdi düşünüyorum da Yağız, sen ne iyi ettin de ismini bile duymadığım o memleketlerden kalktın da İstanbul'a geldin. Kal salıcakla.

ONUR OLGUN

5 senedir hiç aynı sınıfa düşmeden kütüphane masası muhabbetleriyle başladı dostluğumuz. Bize karşı görüştekilerle yaptığımız muhabbetler hep güldürdü ikimizi de ve seni hep mutlu anılarla hatırlamama vesile oldu. Açık sözlülüğün ve samimiyetinle "harbi adam" sıofatına layik gördüm hep seni. Her ne kadar tuttuğumuz takımlar konusunda arada tatlı atışsak da muhabbetlerimizin tadı tuzu oldu bunlar ve samimiyetimizi artırdı. Portekiz Milli Takımı'na yaptığın ziyaret ve dönüşte gelip okulda dert yanman da bana seni hatırlatacak efsane anılarındandır. En kötü gününün öyle geçmesiyle dileğiyle, hoşçakal dostum.

NEBİH BAŞARAN

ah yağız! en ihtiyacım olduğu anda kaçsan da, unutmıycam seni yağız. karaciğer ve akciğerlerini hep böle temz tutablirmsn bilmiyorum ama kalbin hep böyle temiz kalsın. fenerli de olsan kendine iyi bak yağız... =)

DENİZ ÇAVUŞOĞLU

Mini Futbol'da başladı arkadaşlığımız, o güzide kulüpte! Ne güzel günler geçirdik orada beraber, ne güzel vakit geçirdik. Futbol oynamak yakınlaştırdı bizi birbirimize, onun sayesinde beraber eğlendik. Kim bilir, belki bir gün yine karşılıklı top oynarız, eskileri hatırlamak için.

Şirak Erkol

İlk defa seni basketbol takımında görmüştüm. Sessiz, sakin birine benziyordun ama 11. sınıfta tanışınca tanıdım seni. Çok sağlam karakterli, her zaman düşündüğünün arkasında olan ve gördüğüm en iyi Fenerbahçe taraftarlarından birisin. Seninle çok zaman geçirememiş olsak ta az zamanda birçok anı yaşadık. Stadta omuz omuza bağırdık Fenerbahçemiz için, ya da ders sıralarında kadrolar kurduk. Bu sene ayrılacak olsak ta umarım dostluğumuz bitmez, her zaman kapım açıktır sana. Beklerim Almanya'ya.

Emre Torun

Zıt kutupların birbirini çektiğini seni tanıyınca öğrendim ben. Bir tane mi ortak özellik olmaz arkadaş. Takım desen fener, din desen dindar, yön desen sağ… her dönemeçte farklı yollara girdik ama farklı düşünceleri, bu düşüncelere saygıyı seninle öğrendim ben. Aslında ortak bir noktalarımız da vardı: dinlemeyi bilmek, muhabbet, hocalara iyi görünüp dersten bir haber tüm seneyi geçirmek… Şu okulun son üç senesinde dersleri çekilebilir kılan adam oldun. Konuşmadığımız, tartışmadığımız şey kalmadı seninle. Öyle kolay değildir dostum demek bir insana ama sen dostum oldun benim…

Cem Akmanlar

Yağız!

Hazırlık senesi eğlenceli geçti senin sayende ya da Business’in sıkıntılı saatleri. Aklıma hep, dürüst kişiliğin, doğru sözün ve içten sohbetinle yer ettin ve iyi bir arkadaşım oldun. Ne prep günlerini, ne business derslerini unutmayacağım senin sayende. Hayatta istediğin her şeyi elde edebilmen dileğiyle…

Ahmet Mandev

Yağız,

Onuncu sınıfta geç tanıştığım çok iyi bir arkadaşımsın. Bu sene boyunca ilginç tezahüratlarınla renklendirdin sınıfı. Yanlış takımı tutuyor olmandan dolayı birçok tartışma yaşayıp sonunda anlaşmaya varamasak da senin de bir gün görebileceğini sadece umut ediyorum. Okula gelmediğim bir gün bunun nedenini önceki akşam Fenerbahçe’nin Avrupa’da almış olduğu bir galibiyete yormuş olsan da (böyle bir bağlantı kuramanın nedeni bunun çok az gerçekleşen bir olay olması olabilir!) nedenini hatırlamasam da o değildi. Seni tanıdığım üç sene boyunca yaptığımız muhabbetler çok eğlenceliydi. Her zaman istediğin yerde olman dileğiyle...

Agop Can

Onun ismini duyduğum zaman bile yüzümde bir gülümseme beliriverir. Birbirimizle görüştüğümüz, karşılaştığımız zaman ikimizde de aniden içten bir sevinç, bir mutluluk parlar, ve yüzümüze gülüşün sıcaklığıyla yayılarak dışarıya yansır. Bizim selamlaşmamız böyledir; çoğu zaman sözsüz, ama sözün anlatabileceğinden daha fazlasını ileten bir karşılaşma. Peki böyle bir anlam yüceliğini doğuran şey, dostluğumuz asli kaynağı nedir? Doğru, beraberliğimiz kaynağı kütüphanede geçirdiğimiz uzun teneffüslerde okuduğumuz gazeteler, giriştiğimiz tartışmalardır. Ama her beraberlik de içinde dostluğu barındırmak zorunda değil. Öyleyse okumak ve tartışmak sadece dostluğumuz bir aracı olmaktan ibaret. Herkes birbirinden farklı düşünebilir, herkes birbiriyle tartışabilir, ama kimsenin, fikirlerimizin, görüşlerimizin uyuşmazlığına rağmen hissettiğimiz yakınlığa, insan sıcaklığına, dostluğuna, kolay kolay erişebileceğini hiç sanmıyorum. Gelecekte Sağ düşün ve pratiğinin; yetiştirdiği en dürüst, en temiz, ve en zeki adamlardan biri olacağına inanıyorum. Seni sevgiyle, dostlukla, anılarımızdan aldığım güçle selamlıyorum Yağız Aktan!

Alp Özkan

İlk defa seni basketbol takımında görmüştüm. Sessiz, sakin birine benziyordun ama 11. sınıfta tanışınca tanıdım seni. Çok sağlam karakterli, her zaman düşündüğünün arkasında olan ve gördüğüm en iyi Fenerbahçe taraftarlarından birisin. Seninle çok zaman geçirememiş olsak ta az zamanda birçok anı yaşadık. Stadta omuz omuza bağırdık Fenerbahçemiz için, ya da ders sıralarında kadrolar kurduk. Bu sene ayrılacak olsak ta umarım dostluğumuz bitmez, her zaman kapım açıktır sana. Beklerim Almanya'ya.

Emre Torun

Prepte gideceğim diye tutturduğunda çok şaşırmıştım. Dağ gibi çocuk, burayı kazanmış, nasıl böyle düşünür? Bir baktık Simavlıymışsın, çocukken tanıştığım birini tanıyorsun. Sonra yatakhaneye geldin; ya değilse Pendik’e kadar kim çekecek o yolu her gün? Benim kadar sevmedin yatakhaneyi; sonunda da ayrıldın ama iyi bir yatakhane ve yol arkadaşıydın. Arada saldırganlaştın özellikle Fenerbahçe’ye toz kondurmayan stilin ve tam bir Galatasaray muhalefeti olman agresifliğini artıran nedenlerdi. Olsun ama o atışmaları bile özleyeceğiz be! İlerde bir yerlere giderken yine yollarımız çakışır da yol arkadaşlığı yaparız umarım.

Ersagun Elaçmaz

Madde Faz 1: Bütün insanların olduğunu bildiğimiz durum. Katı hal.
İkinci hal, sıvı hal ama biz daha bir üyesini bulamadık. Evrim sürecinde böyle bir şey nasıl olmaz bilemedik.
Üçüncü hal ise gaz hali ki, böyle bir şeyle karşılaşmayı hiç beklemesek de Yağız denilen, belirlenemeyen bir cisim hepimizi şaşırttı. Yatakhanede yaşadı dört yıl boyunca, birçok olaya karıştı… Belki hepimizden farklıydı ama hiç yabancılık hissetmedik etrafında. Simav diye bir yerden bahsetti bize. Nerdeydi uzayda mı o yer, hala merak ediyorum, söyleyin bana. Ferrari gitmiyor oraya ama onu biliyorum.
Dokuzuncu sınıf fiction finalinden önceki hocalarımız da aynıydı o zaman- uyuyamadığın bir gece vardır ki çaktırmasam da stresten ben de uyuyamamıştım be Yağız. Daha sonra çok mevzusunu etmiş olsak da ki ben de çok dalga geçmiştim, o gece çok düşünmüştüm yatakhanede geçen hayatımı. Nefesini duyduğum, sesini duyduğum tek uyuyamayan ise sendin. Beraber kızdık yatakhane hayatına, o zamanlar bir türlü alışamadığımız Robert Kolej’in yaşamımızdaki varlığına. Şimdilerde çok daha iyiyiz. Büyüyorduk bir kere ya, hani hep beraber alışıyorduk ya, sen her zaman geziniyordun havada… O gaz yapınla… O havanla…

Fikret Hakan Özçelik

Yağız benim bu okulda tanıdığım en delikanlı, en dürüst, en samimi kişilerden biri. Adı gibi yağız biri. Daha okulun ilk yılında, ilk tanııklarımdandı Yağız. Yağızla hem birçok derste, hem de ders dışı zamanlarda beraber olduk. Gün geldi yol arkadaşı olduk. Fenerbahçeye gönül verdik. Hazırlık yılındaki sunumlarda L.A.Lakers nasıl gidiyor dedik. Gün geldi Ankara'ya geldik ve Ankara'daki benzincide fotoğraf çektirdik. Yağız'ı tanıdığım bu beş yılda şunu söyleyebilirim; Yağız gerçekten çok iyi bir dost.

Furkan İnalkaç

Yatakhanemizin Efe’si Yağız, gaz diyince sinirleniyordun ama küçük bir şey bile seni gaza getirmeye yeterli oluyordu ve bizde senle beraber gaza geliyorduk bunun sonucunda da ortaya komik videolar, fotoğraflar ve anılar çıkıyordu. On birinci sınıfta sizin üst kattaki odanızda Fifa’da yaptığımız Galatasaray Fenerbahçe maçları herhalde ileride birbirimize anlatmaya doyamayacağımız anılarımızdan sadece biri. Sanki kazanan takım şampiyonlar ligi kupasını alacakmış gibi tezahüratlar tutup gol olunca deliler gibi seviniyorduk.
On birinci sınıfın sonlarına doğru yaklaşınca artık senle Mustafa’nın yatakhaneden ayrılma gününüze gitgide yaklaşıyorduk. Bu yüzden sizin üst kattaki odanızda neredeyse en az iki haftada bir yaptığımız o “seni gidi topal” şarkısı eşliğindeki danslarımızı video’ya çekmeliydik. Dans grubumuzdaki herkese haber verilmişti ve herkes rahat dans edebileceği kıyafetler giyip saat 10’da sizin odada buluşup dans edip videoya çekçektik. “seni gidi topal” ile başlayan dansımız sonradan plandan şaşıp ve bir anda şakşuka dansına dönmüştü. O videoyu ilerde hep beraber izlemek eminim ki çok zevkli olacak.
Kardeşim dilerim birlikte geçirdiğimiz yıllara daha çok yıl ekleyebiliriz ve ileride bu günlerimizi birlikte anarız. Metin!!

Metin Öztin

Seninle ilk tanıştığımızda gösterdiğin tavra çok şaşırmıştım. Sanki 10 senelik arkadaşım gibi davranıyordun bana ve bu çok garibime gitmişti. Sonraları anladım ki bu senin içinden gelen yakınlığın, iyiliğin, saflığındı. Efendi, kimseyi kırmamaya çalışan tavrın çok hoşuma gidiyordu. Sonra senle aynı odada kaldığımız zamanlarda ne anılar paylaştık senle. Diş fırçalama saatimiz, Ronaldinho Antep videolarımız, gittiğimiz maçlar ve en unutulmazı onlarca kez geceyarılarına kadar yaptığımız derin siyaset tartışmaları. Seneler boyu ılımlı, iyi niyetli, güzel davranışlar sergiledin ve senle bir kez olsun tartışma bile yaşamadık. En çok yaptığımız şey ise ittifak yapıp Arıncan'ı çıldırtmaktı. En sevdiğim özelliğin insanları yargılamadan kabul etmendi Yağız. E ben de hafif anormal bir insan olduğum için kendimi en çok sana yakın hissettim. En ufak derdim olduğunda koşabileceğim kişi oldun. Hala da öylesin ve dikkat ettiysen bu yazıda arkadaş kelimesini hiç kullanmadım. Çünkü sen arkadaşım değil, direk kardeşimsin.

Bora Karaman

Fenerbahçe 3 – Schalke 3, Fenerbahçe 2 – Frankfurt 2, Fenerbahçe 1 – PSV 0 , Fenerbahçe 1 – Inter 0, Fenerbahçe 2 – Chelsea 1… Bunlar seninle beraber gittiğimiz maçlardan sadece birkaçı. Tribünde yaşadıklarımızı anlatsam sayfalar dolar taşar. 5 senedir beraberiz, yatakhanede, okulda, dersanede ve dışarda. Çok güzel anılarımız var. Özellikle 11. sınıfta yatakhaneden ayrılacağımız gün yaptıklarımız hiçbir zaman unutmayacağım anlardan sadece biri. Beni bilirsin insanlara laf sokmayı severim ama hiçbir zaman kötü bir niyetim yoktur. Arada sırada seni kızdırdıysam ya da üzdüysem kusura bakma. Her zaman samimiyetine inandığım nadir insanlardan birisin şu okulda. Şimdi söylemeden edemiyeceğim Arın Can’la kavgalarınız 9. sınıftaki en büyük neşe kaynağımdı. Arın Can’ın kafasını kalorifer borusuna vuruşun aklıma geldikçe gülüyorum. Bu arada bir ara İzmir’e gitmemiz gerekiyo, işlerimiz var biliyosun. Tam ben bunları yazarken senin beni araman da tesadüf olmasa gerek. İnşallah hem üniversitede hem de daha sonra hep görüşeceğiz, zaten Uşak-Simav arası bişey değil :) Maldonado tarzı futbolunla kal sağlıcakla.

No comments:

Post a Comment